Bahar Kalkanı, muazzam bir isim olmuş, kim bulmuşsa çok anlamlı olmuştur.
Tunusta başlayan Arap Baharı aslında İslam coğrafyasını, kaosa sürüklemek, Cendere değirmeninin içine atarak, öğütülmüş, parçalanmış, pişirilip yutulmaya hazır bir un gibi ufalama projesiydi. Projenin nihai ve son hedefi ise Türkiye idi.
Nitekim, Gezi kalkışması, Türkiye baharının 1. leveli, 15 temmuz ise 2. denemesi idi. Her iki deneme de ise Afrin- İdlip hattında 30 bin karma lejyoner kuklanın hazır kıta hendeklerde beklediğini biliyoruz. Esed ne alaka diye gelebilir akıllara. Lakin, Projeyi hazırlayanlar büyük fotoğrafta her unsuru kendi labirentlerinde bilerek veya bilmeyerek çıkarları doğrultusunda koştururuyor.
(Suriye olayları başladığında da maalesef Türkiye’de bu yanlış labirentte yer aldı, ilk düğme yanlış iliklendi, bunu da baştan beri yazıp durdum)
Gezi olayları tüm yöneticilerin gözünü açtı bence, ondan sonra gördü herşeyi ülke yöneticileri. Sonrasında verilen mücadele ise daha millî daha yerli oldu.
Hele son operasyonlar, tam bir beka mücadelesidir: BAHAR KALKANI, Gezi kalkışmasının, Fetö’nün, HENDEK ile PKK’NIN, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ile etraftan gelecek saldırıların bastırılması süreciyle ilintili, bunların devamı ve bir parçasıdır.
Kalkan savunmayı temsil eder. FAS’TAN başlayan
Bahar/lar PROJESİNE Anadolu girişinde bir kalkandır, savunmadır, BAHAR KALKANI…
***
İsmail Çelik